Şarkılarıyla ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı birliktelik ve sevgiden yana duran rapçi Chefket sorularımızı yanıtladı. Chefket’le henüz karşılaşmadıysanız hip hop dosyamızı kapatan bu röportaj güzel bir fırsat.
Röportaj: Nazlı Sağdıç Pilcz ve Sedef İlgiç
Yazı: Sedef ilgiç
Editör: Nükhet Polat
İngilizceye Çeviri: Zeynep Beler

“Hep ‘Türk’ diye etiketleniyorsun. Söyleyecek ilginç birçok sözüm varken kökenime indirgenmekten bıktım. Sanat yapmak istiyorum. Alman ebeveynleri olan bir sanatçıya sürekli Almanlığıyla ilgili sorular sorulduğunu düşünsenize. Bir grup insanı, bir ülkeyi ya da bayrağı temsil etmiyorum,” isyanıyla başlıyor sahne ismiyle Chefket’in, yani Şevket Dirican’ın Renk Dergisi’ne verdiği röportaj.1

Heidenheim doğumlu sanatçı, 2005 yılından beri Berlin’de yaşıyor. Burada katıldığı hip-hop partilerinde freestyle rap’le başlayan müzik yolculuğu 2009’da “Einerseits Andererseits” albümüyle devam ediyor. Aynı röportajda 2013’te çıkan “Identitäter” albümüyle kimlik meselesiyle yüzleşip yoluna devam ettiğini anlatıyor. 

Chefket © Ismirdo Chegal

“Kur’an okuyorum, İncil okuyorum
Farklardan çok benzerlikler görüyorum
Yahudiler, Hıristiyanlar, Müslümanlar, hepsi de Amin diyor
Hepsi sevgiye dair / Tanrı aşkına el sıkışın hepiniz”
Einerseits Andererseits albümündeki Listen & Pray şarkısından2

Chefket, şarkı sözlerinde karşılaştığımız ayrımcılığa ve ırkçılığa karşı duruşunu hayatta da gösteriyor. Bu sene ırkçı Hanau saldırısının yıldönümünde, bu saldırının kurbanları için bağış yapanlara doğrudan kendisinin Hanau şarkısını ilettiği bir kampanya düzenledi. 

Son single’ı “Ne Var Ne Yok”ta olduğu gibi karşınıza Türkçe sözler çıkabiliyor. Daha fazla yorum yapmadan sizleri röportajımızla baş başa bırakıyoruz… 

İngilizce rap’le büyüdünüz ve başta İngilizce rap yapıyordunuz, şimdi Türkçe ve Almanca. Hangi dilde kendinizi daha çok evinizde hissediyorsunuz? 

Müzik nerede iyiyse ben de orada evdeyim. Almanca rap yaparsam çok daha fazla ayrıntılara ve derinlere dalabiliyorum. Türkçe rap yaparken sanki 16 yaşındaymışım gibi geliyor bana. Kelimelerin dünyası her dilde değişik bir renk katıyor şarkılarıma.

Türkçede daha neşeliyim sanki. Belki Türk dinleyicilerime Almanya’daki Türklerin zor yaşamlarını dile getirmek mecburiyetinde olmadığım için. Çünkü onlar bunları zaten biliyor. Eğlenelim artık!

Türkçe konuşunca kalbimdeki atmosfer değişiyor. Türk kültürü Almanca yazdığımda bile sözlerimde yer alıyor ama bunu sadece Almancılar anlıyor.

Şarkılarınızda kullandığınız Türkçe söz ve cümlelerin kültürlerarası bir diyaloga yol açtığını bir röportajınızda belirtmişsiniz. Bu diyalog açısından değerlendirirseniz, müziğe başladığınız 2006 senesinden beri ne yönde gelişmeler olduğunu söyleyebilirsiniz?

Problemler hemen hemen aynı kalsa da diyalogun kalitesi değişti. O dönemde kimse bizi dinlemiyordu. Almanca rap olsun Türkçe rap olsun, bizi küçük görüyorlardı. Bu artık değişti. İnternet sayesinde normal bir şey oldu.

Zaten Türkçe rap Almanya’da doğdu. Yani aslında Türkçe rap bir “Almancı”. Aynı anda hip hop’un mainstream’ine ulaştığı için Almanlar da merak edip Türkçe kelimeler öğreniyorlar.

60’lı ve 70’li yıllarda işçi olarak Almanya’ya gidenler müzik aracılığıyla klişeleri gözler önüne seriyordu. Sizin şarkı sözlerinizde de önyargılar dile geliyor. #gastarbeitergroove dendiğinde sizde nasıl bir his canlanıyor? Müziğinizi bu groove’un devamı olarak görüyor musunuz? Sevdiğiniz bir şarkı var mı?

Hayır. Sadece “Fresh Familee”yi hatırlıyorum. Bu grubun sözleri çok önemliydi benim için. Ahmet Gündüz 1 ve 2.3

Identitäter albümünüzü kimlik çatışması/politikalarıyla yüzleşmeniz olarak okuyabilir miyiz? Müzik sizin için kimlik konularıyla yüzleşmek için nasıl bir araç? Bu albüm sizin için nasıl bir dönüm noktası oldu? 

“Kimim?” dersen derine gitmemek imkânsız. Yazan bir insan olarak kendimi daha iyi tanımak ve bu özelliğimi veya benim gibi Almanya’da yaşayanların özelliklerini konuşmak istedim. Çünkü herkes Türkleri gangster olarak görüyordu. Ama bunun Türk kökenimle alakası olmadığını da söylüyorum.

Gangsta rap’i eleştiriyorsunuz, peki sizce 90’larda olumlu bir işlev gördü mü?

Gangsta rap’i eleştirmiyorum. Gangsta’yım deyip aslen gangsta olmayanları eleştiriyorum. Bunda büyük bir fark var.

Sizce Almanya’daki Türkçe ve/veya Türkiye kökenlilerin yaptığı rap bugün Alman müzik piyasası için ne kadar önemli? Bu müzik Almanya’daki ve dünyadaki popülerliğini neye borçlu?

Çok önemli çünkü büyük para var. Her yerde Türkler yaşıyor. Yani Türkçe kelimeler kullan, kitlen yükselir. Bak, bir şarkı yaptım, şimdi Türkçe görüşmelerde yer alıyorum.

Sırada nasıl bir projeniz var? Bizi neler bekliyor? 

Büyük sürprizler bekliyor sizleri. Umarım Türk sanatçılarla çalışırız, güzel şeyler olur.

Dipnotlar

  1. “You’re always labelled as the “Turk”. I’m sick of being reduced to my background, because I’ve got a lot of interesting things to say. I want to make art. Imagine an artist with German parents who is constantly asked about his Germanness. I can’t and I don’t want to represent a group of people, a country or a flag.” Site: https://renk-magazin.de/en/chefket/, Erişim Tarihi: 29.11.21
  2.  “Ich les’ im Koran, les’ in der Bibel / Und ich seh’ mehr Gemeinsamkeiten als Unterschiede / Juden, Christen, Muslime, alle sagen Amen / Bei allen geht’s um Liebe / Shake hands in Gottes Namen” (Çeviri: Sedef İlgiç) Şarkının Türkçe ve Almanca tüm sözleri burada: https://genius.com/Chefket-listen-and-pray-lyrics
  3. Şarkı şu sözlerle başlıyor ve yaşadığı ayrımcılığı ve buna yanıtını anlatarak devam ediyor:  “Adım Ahmet Gündüz / Size anlatayım! / Dikkatli dinlemelisiniz, Almancam pek iyi değil! / Türkiye’den geliyorum, iki yıldır buradayım, çok mutluydum ama burada hayat zor.” Almanca orijinali: Mein Name ist Ahmet Gündüz./ Lass mich erzählen euch! / Du musst schon gut zuhören ich kann nicht sehr viel deutsch! / Ich komm von die Türkei, zwei Jahre her und ich viel gefreut, doch Leben hier ist schwer.” (Çeviri: Sedef İlgiç) 

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bu Başlıkta Daha Fazla - #60JAHREMUSIK

Fikirlerinizi paylaşın