Gurbette Esenyeller Üçlüsü… İsimleri bile meramlarını anlatmaya yetiyor. 70’lerde Almanya’ya çalışmaya giden bir ailenin iki oğlu, bir arkadaşlarıyla birlikte 1983’te ilk defa bir düğünde çalıyorlar. Gurbette Esenyeller’in bugünkü üçlüsü Hüseyin Sarıcı, Onur Olgun ve Ender Sarıcı ile bir bayram günü video görüşmede buluştuk. Gurbette Esenyeller’in o ilk düğünden bugüne kırk seneye yaklaşan hikâyesini, özgün halk müziğinden disko folka uzanan müziklerini ve gurbetçiler için düğünlerin anlamını konuştuk.

İngilizce çevirisi Zeynep Beler tarafından yapılmıştır.

Gurbette Esenyeller Üçlüsü ile buradaki efsane düğün videosu dolayısıyla karşılaştık. Sene 1987, fonda coşkulu bir bateri, ön planda bir elektro gitarist ile elektro bağlamacı mavi ipek şalvarlar içinde, uyumlu halay adımlarıyla solo atıyorlar.

1993 © Gurbette Esenyeller

70’lerde Almanya’ya işçi olarak giden bir ailenin çocukları Onur ve Hüseyin kardeşler, yakın arkadaşları Sabri Yumrutepe ile müzik yapmaya başlıyor ve 1983’te ilk defa düğünde çalıyorlar. 1987 yılında Ender ya da aralarında hitap ettikleri şekliyle Endi’nin doğumuna kadar Sabri ile devam ediyorlar. Sonra “Sabri’nin bir kız kaçırma olayı” oluyor ve gruptan ayrılıyor. Onun yerine aralarına üçüncü kardeşleri İsmail Sarıcı katılıyor, 99’a kadar da onunla devam ediyorlar. Bugünse Onur’un oğlu Ender grubun üçüncüsü.

“Düğünler Almanya’ya Yerleşmenin İlk Adımlarıydı”

70’li yıllarda Türkiye’den Almanya’ya çalışmaya gidenler için, düğünler eğlencenin ve sosyalleşmenin merkezinde yer alıyordu. Kardeşlerden büyük olanı Hüseyin, 1977 yılında, Onur 1980 yılında Almanya’ya ailelerinin yanına geliyor.

Hüseyin Sarıcı, 1986 © Gurbette Esenyeller

Hüseyin Sarıcı, o günleri şöyle anlatıyor:

Bugünkü gençlerin diskoya gitmeleri gibi o zamanın gençleri de bir araya gelip hiç tanımadıkları birinin düğününe giderlerdi. Bir köşede oturup dans edenleri izler, belki bir genç kızın gönlünü çalarım umuduna kapılırlardı. İlk gittiğim düğünlerde ne pasta hatırlıyorum ne de yemek, sadece davul zurna vardı. Düğünler, Almanya’ya yerleşmenin ilk adımlarıydı. ‘Artık biz burada kaldık, çocuklarımız da burada doğacak, büyüyecek, burada aile kuracaklar,’ düşlerinin kurulduğu dönemler…

Almanya’ya Sırtımızda Bağlamamızla Geldik

Onur ekliyor: “Piyasada işçiler arasındaki düğünlerde çıkacak sanatçı eksikliği vardı, biz bu sürecin meyveleriyiz aslında. Biz de bir işçi ailesi olarak Almanya’ya sırtımızda bağlamamız geldik. Çok klasiktir aslında, bağlamanı alıyor, gurbete gidiyorsun ve geldiğimiz bir göz odalı evin içerisinde bağlama öğrenmeye çalışıyorsun. Annem babam ertesi gün işe gidecekler, ben bağlama çalışmak istiyorum ama yer olmadığı için banyoya girip çalışmak zorunda kalıyorum.”

Nota Aynı Nota

Müzik ve nota öğrenmek istiyorlar fakat gidebilecekleri bir bağlama kursu yok. Etraflarındaki büyükler onları Alman müzik okullarına yönlendiriyor. “Ha gitar, ha org, nota aynı nota, çok dert etmeyin” diyorlar. Tabii zorlanıyorlar, hem de müzik öğretmenlerinin gösterdiği pop müzik, Alman Schlager ezgileri[1] onları pek açmıyor. Yine de yolları okullardan geçiyor. En sonunda Türkiyeli Gençlik ve İşçi Derneği’nde saz kursuna gidiyorlar. Orada da notalı değil, parmaklara numaralar verilerek saz öğretiliyor. Yetenek ve azimleri sayesinde bir yılın sonunda saza hâkim oluyorlar.

Babalarının verdiği 900 Mark’la Stuttgart’ın önemli müzik marketi Radio-Barth’dan bateri ve ses cihazları alıyorlar. Böylelikle yakın arkadaşları Sabri ile Gurbette Esenyeller Üçlüsü’nün temelleri evlerinin bodrum katında atılıyor. Onur başlarda saz çalıp türkü söylediği ama nota bilmediği için utandığını aktarıyor ama sonra Türkiye’den devlet konservatuarından gelen bir öğretmenle nota ve müzik eğitimini tamamlamış.

Grubun “Türk halk müziğini bateriyle buluşmuş hâli” diye açıkladığı “disko folk”, Almanya’da halk müziği icra eden müzisyenler arasında ortak tarzdı.

1997 © Gurbette Esenyeller

Duvar yıkılınca zaten giderek değişen başkalaşan müzik sektörünün etkisiyle daha çağdaş, daha dünyalı uluslararası alanda kabul gören, Avrupa’ya dönük bir müzik anlayışı başlamıştı. “Disko folk ve düğün müzisyenliği denilince Derdiyoklar Ali’den bahsetmemek olmaz. “Derdiyoklar Ali, sevgili Ali Abim bu konuda çığır açmış biridir. Bağlamayı gitar şekline dönüştürmüştü. Ayakta çalmak, onu rahatlıkla oyun havaları, halaylarla, o hareketli müziklerle süslemek bizi müthiş cezbediyordu. Zaten bizim de oluşum sürecimiz 83’te başladı, 83’te ilk düğünümüzü yaptık. Böyle devam edebileceğimizi hiç düşünmüyorduk.  Ancak baktık ki her hafta Cuma, Cumartesi, Pazar düğünlerde çıkıyoruz. Arkadaşlarımız da şaşırıyordu. Bulunduğumuz yerlerde değildi gittiğimiz düğünler. Hep öyledir ya, Âşık Veysel’in de köydeki adı Kör Veysel imiş. Biz de aynen öyle, yakınımızda değil de başka illerde müzik yapmaya ve Gurbette Esenyeller Üçlüsü diye anılmaya başladık,” diye anlatıyor Onur.

“Başladığımız yıllarda gurbette nasıl bir düğün olacağı tasavvuru henüz oluşmamıştı. Her kişi kendi sosyal ve maddi imkânlarını göz önünde bulundurarak sade ve bir nevi el yordamıyla yapıyordu düğününü,” diye anlatıyor Hüseyin. Bugünkü düğünlerle kıyasladığında, günümüzdeki şatafat ve israfa rağmen müzisyenlere aynı özenin gösterilmediğinden yakınıyor: “Düğün salonunun önüne helikopterle inen gelin ve damat maalesef aynı özeni bu özel günlerinde kendileri için saatlerce emek verecek düğün müzisyenlerine göstermiyor. Başladığımız yıllarda müzisyenler her anlamda önemsenirdi ve tercihler kaliteli müzisyen yönünde yapılırdı.”

Gurbette Esenyeller de Türkiye’den gelen Belkıs Akkale, Coşkun Sabah, Ferdi Tayfur gibi pek çok tanınmış müzisyenin ön grubu olarak sahne alıyordu. Ancak artık şalvar ve yelek yerine kot ya da kumaş pantolonlu “modern kostümleri” vardı, “değişen müzik sektörü” onları arayışa sokuyordu. “Anadolu kültürünün içine işlediği halk müziğini de Avrupa kültürüne açık ve özgün” bir biçimde yorumlamaya başladılar. 1986-87 yıllarında protest müzik sanatçısı Ahmet Kaya ile tanıştılar ve bu tanışıklık üzerine onun şarkılarını da söylemeye başlıyorlar ve bu onları “diğerlerinden ayıran bir yön” oluyor.

1995 © Gurbette Esenyeller

Unkapanı Değil Kurtkapanı

O kuşak düğünlerde çalan müzisyenler arasında bir “kaset yapma furyası” olduğunu anlatıyorlar. Hüseyin ekliyor: “Unkapanı’nın Kurtkapanı diye anılmasına Almancıların desteğinin büyük olduğu söylenebilir. Bizim de 1987’de yolumuz düştü, ilk albümüzü yaptık. Ama maalesef kandırıldık ve albüm çıkmadı. Süreç uzadıkça uzadı ve nihayet 1988 yılında çıktı.” Bu albümdeki parçaları kendi köylerinin türkülerinden derliyorlar. Albüme adını veren Lemişo diye bir türkü. Albümdeki türkülerin çoğunu daha sonra başka sanatçılar da seslendiriyor. Örneğin Lemişo’yu Mustafa Özarslan, Yarim Mendilin Ucunu uzun havasını albüm çalışmasını da birlikte yaptıkları Musa Eroğlu yorumluyor. Bu albümden sonra Onur Olgun solo albümler çıkarıyor.

Nota Aynı Da Tarz Başka

Onur’un oğlu Ender de müziğe çocuk yaştayken önce kemanla başlıyor ardından gitar ve sonra da bas gitar ile müzik eğitimini ve yüksek öğrenimini tamamlıyor. Ender bir müzik okulunda gitar öğretmenliği yapıyor. Bunun yanı sıra hem Gurbette Esenyeller’in üçüncü üyesi olarak Türk düğünlerinde hem de bir Alman grubu Main Project ile Alman düğünlerinde sahne alıyor.

Ender’in sözleriyle: “Türk müziğinin batı müziğinden temel farklılığını bence notalara basma tarzı doğuruyor. Armoni ve ritim benzer evet hani babamlara demişler ya ‘nota aynı nota, çok dert etmeyin,’ diye. Bizim halk müziğimizde önemli olan sözlerin derin ve anlamlı olmasıyken cazda sözlerin derinliğinin çok önemi yok, güzel yazılması yetiyor. O nedenle Alman gruplarında çaldığımda, neticede nota aynı nota ama çalma tarzımın farklılığı şarkılara özel bir hava katıyor. Mesela birlikte çaldığımız piyanist arkadaşıma merak ettiği için bir gün saz çaldım. Benim çaldığım nota ve bastığım akortların aynılarını piyanoda çalmak istedi. Fakat tabii aynı akortları bir Türkiyelinin basmasıyla Alman’ın basması o kadar farklı ki! Farkı yaratan çalma tarzı ve duygu.”

Gurbette Esenyeller Üçlüsü aynı enerji ve heyecanla çiftlerin “en mutlu günleri”nin soundtrack’ini bugün de yapmaya devam ediyorlar. Hem gurbette düğün kültürünün hem de gurbetin memlekete dönüşmesinin tanığılar. Babadan oğula aktarılan kültür bugün Alman düğünlerindeyse bambaşka tınlıyor.

© Gurbette Esenyeller

[1] Schlager Müzik: Almanca Pop Müzik, bu müziğin icracılarının en iyi örnekleri Avusturya asıllı Udo Jürgens ve Almanya’nın Pop Kraliçesi Helena Fischer olacaktır.

Bu yazı Berlin Yunus Emre Enstitüsü’nün desteğiyle hayata geçirilen #60JahreMusik projesinin bir parçası olarak hazırlanmıştır.

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bu Başlıkta Daha Fazla - #60JAHREMUSIK

Fikirlerinizi paylaşın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir