“Kadın Mimar” sergisi, Türkiye ve Almanya’dan mimar kadınlar ve onların çalışmalarından bir seçkiyi bir araya getiriyor.
Serginin Türkiye ayağını gerçekleştiren ekibin üyesi Mimar Özlem Erdoğdu Erkarslan ile sergide yer alan mimarlardan Nuran Ünsal, mimaride kadınların durumu üzerine birkaç sorumu yanıtladı.
Sergiyi sanal alemde Goethe Enstitüsü internet sitesi üzerinden, fiziki olarak ise Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nde 31.07.2021’e dek görebilirsiniz.
Mimari Hâlâ Erkek Egemen Bir Alan
Böyle bir serginin düzenlenmesine ihtiyaç görüşmüş olması, mimarinin hâlâ erkek egemen bir alan olduğunu anlatıyor. Özlem Erdoğdu Erkarslan kadınların mimarlık eğitimine çok rağbet ettiklerine dikkat çekiyor. Ancak başarıyla mezun olmalarına rağmen “yapılaşmış çevrenin şekillenmesinde hâlâ karar verici mekanizmalarda erkekler var”.
Nuran Ünsal da her mesleki alan gibi mimarinin erkek egemen olduğunu düşünüyor ve bir deneyimini paylaşıyor:
Hükümet Konağı Proje Yarışması’nın jürisinde vali de danışman olarak yer alıyor. Son sonuç zarfı açılınca, birinci olan projenin tek başına kadın bir mimara ait olduğunu duyan Vali, ‘Bu kadar mimarın içinde bir kadın mı en iyi projeyi yapmış?” diye hayretle soruyor… Vali de erkek! Jüri de komple erkek…
Vali kadın olsa ne derdi bilmiyorum. Ama ben bulunduğum jürilerde, zarftan kadın mimar ismi çıkınca sevinçle karşılarım.”
Mimarideki eşit temsiliyetin hayatın herhangi bir alanındaki kadar önemli olduğunu düşünen Özlem Hanım’sa şöyle aktarıyor:
Eğitim yatırımı üzerine harcanan emek ve zamanın karşılığı eşit bir verimlilikte alınmalı. Ayrıca tasarımda mekânın katmanlarının benzer perspektiften tanımlanması daima sorunludur. Tasarımcının özne olarak empati yolu ile farklı ihtiyaçları hissedip yansıtması beklenir.
Ama bu özne ağırlıklı olarak eril/beyaz/heteroseksüel/Anglosakson’sa, orada empatinin etkisiz kalacağından emin olabiliriz.
Türkiye ve Almanya’dan Mimarlar Yan Yana
“Bu sergiyle Türkiye ve Almanya’daki kadın mimarları ve mimari eserlerini birlikte düşündüğümüzde nasıl bir tabloyla karşılaşıyoruz?” diye soruyorum. Mimarın ne kadını erkeği ne de Türk ya da Alman’ı da olmayacağına inanan Nuran Hanım’a göre “İsimler kapalı olsa cinsiyet ve millet ayrımını yapamazdık diye düşünüyorum. Konusuna has başarılı çalışmalar hepsi.”
Özlem Hanım’sa bu sorumu şöyle yanıtlıyor: “İki ülkenin özellikle 20. yüzyılın başında çakışan politik ve kültürel bir tarihi var. Sonrasında da göç yolu ile karşılaşılan bambaşka bir kültürel karşılaşma var. Serginin kendisi, seçilmiş kadın mimar özneleri bir araya getirirken, ortak tarihi miras ile ilişkilendirilebilecek noktalar üzerinde durmadı. Ancak, bundan sonraki araştırmalarımızda arşivlerde neler arayabileceğimiz konusunda bizlere yeni perspektifler ve ağlar açtı.”
Her iki ülkeden 18 kadın mimarı tanıtan ve aralarında bir diyalog ortamı açmayı hedefleyen bu sergi, bu son yorumla birlikte amacına ulaşmışa benziyor. Sergiyi buradan ziyaret edebilirsiniz.