Birkaç haftadır Avrupa ülkelerinde COVID-19 nedeniyle müzeler ikinci kez kapanıyor. Henüz bu ikinci dalganın ulaşmadığı İstanbul’da, kapitalist realizmin önemli temsilcilerinden sayılan Berlin doğumlu KP Brehmer’in (1938-1997) üretiminden kapsamlı bir seçki “Büyük Resim” Arter’de 24 Ocak 2024’e kadar izleyicilerini bekliyor.

KP Brehmer ile hayatının farklı dönemlerini gözler önüne seren bu eser seçkisi üzerinden tanıştığıma memnun oldum. Bu tanışma bana sanatın siyasi değeri ya da politik sanata dair tartışmalarla sanatın işlevine dair soruların günümüzde bambaşka bir boyuta taşındığını hatırlattı. Küresel kapitalizmi görselleştirmek ve toplumun her kesimine ulaşabilecek bir sanat üretimi için bulduğu yaratıcı stratejiler ilgimi çekti.

Bu kapsamlı serginin yapım aşamasını konuşmak üzere serginin Arter ayağı küratörü Selen Ansen ile buluştum. Dört uluslararası kurumun işbirliğini içeren bu sürecin kendisi sanatçıya bugünden bakmakla ilgili ip uçları veriyor.

Röportajımızı Seniha Özden İngilizceye çevirdi.

Kapak fotoğrafında Selen Ansen “Görevlerine Göre Kamu Çalışanları” başlıklı işin önünde. Burada röportaj sonrasında birlikteyiz. Fotoğraflar: flufoto, 2020.
Dört Kurumun Ortak Projesi

Sedef: Küratörlük süreci nasıl gelişti? 

Selen: Bu retrospektif sergi projesi dört uluslararası kurumun bir ortak projesi: Neues Museum Nürnberg, Hamburger Kunsthalle, Kunstmuseum Den Haag ve Arter. Proje üzerinde çalışmaya 2017’de başladık. Her kurum bu projeye bir küratör atadı, ardından ortak bir eser ve arşiv malzemesi havuzu oluşturmak için yaklaşık bir yıl boyunca Berlin’de buluştuk. 

Eserlerin çoğunluğunu KP Brehmer Koleksiyonu ve Vakfı’ndan ödünç aldık. Vakfı yöneten KP Brehmer’in oğlu Sebastian Brehmer, bu sergi projesine çok destek verdi, bizlere kapıları sonuna kadar açtı. Artık hayatta olmayan bir sanatçının yapıtını ve düşüncesini derinlemesine inceleyebilmek, arşivlerine erişebilmek bizler için çok kıymetli bir deneyim oldu… Belli aralıklarla ekipçe Berlin’de buluştuk, orada eserleri uygun şartlarda ve konsantre bir şekilde değerlendirebileceğimiz, birlikte çalışabileceğimiz bir yer tuttuk. 

Sergiden yerleştirme görüntüsü, flufoto, 2020.

Sergi hazırlık süreci boyunca bizlere yol gösteren kişiler arasında, projeye danışman niteliğinde katılan KP Brehmer’in galericisi ve çok yakın dostu, hatta uzun yıllar komşusu olmuş René Block da vardı. Brehmer’in kendisini ve sanatını yakından bilen tüm bu kişilerin yoldaşlığı benim için çok değerli oldu. Alman kültüründen değilim, ve yaşımdan ötürü 1970 ve 1980’lerin uluslararası sanat ortamına ancak belli bir mesafeden yaklaşabilirim. René’nin hem bu dönemlerin sanat ortamına tanıklık etmiş olmasının hem de KP Brehmer’in üretimine galericisi olarak dahil olmasının getirdiği dostluk ve samimiyetle doğan bir bilgeliği vardı. 

KP Brehmer’in eski eşi Monika Brehmer’in de bizlere çok desteği oldu. Monika Brehmer bizlere evini açtı, o evde KP Brehmer’in, bazen ailesinin ve dostlarının katkılarıyla, eser ürettiği mekanı ve ortamı görebildik, yaşadığı mahalleye gittik. Bunu tüm ekiple birlikte deneyimleyebilmek çok değerliydi. Aslında, şimdi düşünüyorum da, fiziken aramızda olmayan bir sanatçıyı arkasında bıraktıkları üzerinden, ve onu yakından tanıyanların aracılığı ile onu duymaya çalışmak gibi de bir deneyimdi bu hazırlık süreci. 

Sergiye Her Kurumdan Farklı Bir İsim

Projenin güzergâhını gene ekipçe oluşturduk. İlk sergi Kunst ≠ Propaganda ismiyle Nürnberg’te Neues Museum’da gerçekleşti. Daha sonrasında, her kurumda farklı bir isim alarak yeni bir sergi şekillendi.

Arter’de yer alan serginin başlığı ise KP Brehmer: Büyük Resim. Bu başlıkla bir yandan Brehmer’in bir imge üreticisi olarak “görselleştirme” pratiğine; öte yandan bireylerin tarihsel ve toplumsal süreçlere dair eleştirel bir düşünce oluşturabilmeleri için gerekli mesafelenmeye işaret etmek istedim.

Dolayısıyla, tek bir sergiyi kurumdan kuruma taşımaktan ziyade her kurumun küratörü farklı bir başlık taşıyan farklı birer sergi oluşturdu. Zaten bir sergi aynen taşınıyor olsa dahi her defasında sergi mekanların özellikleri doğrultusunda farklı yerleştirilir. Ama bu retrospektif sergi projesinde, bunun ötesinde, her küratör ortak bir eser havuzundan yola çıkarak özgün bir perspektif oluşturdu. 

Sedef: Çok keyifli bir süreç. Peki evi ziyarete açık mı? 

Selen: KP Brehmer sanat pratiğine Berlin’de başlıyor; dediğim gibi Monika Brehmer ile evli olduğu sırada oturduğu ve 70’li yıllardaki eserlerinin çoğunu ürettiği evde halen Monika Brehmer oturuyor; yani ziyarete açık değil. Brehmer daha sonrasında Berlin ve Hamburg arası çalışıyor. Hamburg’daki yüksek sanat okulunda (Hochschule Für Bildende Künste) eğitmenliğe başlıyor, bir müddet iki şehir arasında gidip geliyor, sonra tamamen Hamburg’a yerleşiyor ve orada vefat ediyor. 80’lerin sonundan itibaren eğitmen kimliği daha baskın hale geliyor. 

Sanat ≠ Propaganda

Sedef: Ortak başlık olarak neden Sanat ≠ Propaganda’yı seçtiniz? 

Selen: Bu sorunuza yanıt, KP Brehmer’in beğendiğiniz bayraklı eseriyle çok alakalı.

Servet Dağılımına Göre Ulusal Renklerin Tashihi, 1970/1973.

Bu projeye ilk başta ortak bir başlıkla tek bir sergi yapalım diye yola çıktığımızda, tabii ki bu ortak başlığın ne olacağı sorusu ortaya çıktı. Berlin’de yaptığımız keyifli sohbetlerin birçoğu bu başlığı aramakla da geçti. Hatta Eva Kraus’un serginin kitabında yer alan giriş yazısı bu arayışı konu ediyor. Her dile özgü bir düşünme biçimi var. Bizler başlık ararken öncelikle KP Brehmer’in kullandığı terimleri araştırdık, fakat bir ifadenin bir dildeki anlamını başka bir dilde korumak zor olabiliyor. Örneğin Brehmer’in kullandığı “Sichtagitation” gibi bir terim Türkçede “Görme Biçimlerini Kışkırtmak” gibi bir başlığa dönüşünce muğlak kalıyor, aynı şekilde tınlamıyor. Ya da bir terimin veya ifadenin neyi işaret ettiğini dili Almanca olan biri hemen bağlamından ötürü anlıyor ama İngilizceye veya Türkçeye tercüme edilince bazen o kadar anlamlı olmuyor. 

Sedef: Farklı dillerdeki algılama biçimini ortaya koyan bir tartışma…

Selen: Hepimizi tatmin edebilecek, herkes için anlamlı olabilecek başlığın peşindeydik… Sonuçta KP Brehmer’in sanatına girdiğinizde ilk göze çarpan katman, KP Brehmer’in sanata karşı siyasi ve politik yaklaşımı. Eserlerinde uyguladığı bu yaklaşım, aynı zamanda daha genel anlamda sanatta değer verdiği bir duruş.

Bu doğrultuda, başlık için Sanat = Propaganda diye bir öneri geldi. Bu başlık önerisinin ironi payı yüksekti. Nitekim Brehmer, sanatı aracılığı ile, imgelerin devletler ve siyasi güçler tarafından nasıl propaganda amaçlı kullanıldığını gösteriyor ve eleştiriyor; başka bir deyişle, propaganda amaçlı kullanılan imgeleri temellük ederek anti-propaganda bir sanat üretiyor.

Bayrak Eylemi

Neticede, sergi kataloğunun başlığına dönüşen başlıkta karar kılmamıza neden olan yorum Sebastian Brehmer’den geldi. 

KP Brehmer Bayrak Eylemi (Fähnchenaktion) isimli performansından yola çıkarak Alman Bayrağının Tashihi diye Türkçeye çevirdiğimiz bir eser serisi üretiyor. Sokaktaki insanlardan Alman bayrağının üç renginden birini seçmelerini istiyor. Her renge politik bir değer, ideoloji atfederek kişilerden kendilerine yakın hissettikleri rengi seçmelerini istiyor. Böylelikle, demokratik yöntemlerle, seçim yoluyla, bir eser ortaya çıkarmış oluyor. Performansı sırasında sokaktan geçen biri “Benim propaganda ile alakalı sanatla işim olmaz,” diyor. Sanat ≠ Propaganda ismi işte bu muğlaklığa işaret etmeyi amaçlıyor.

Arter’deki sergiyi kurarken, Brehmer’in sanatıyla yol açtığı bu muğlaklığın daha da farkına vardım. Propaganda amaçlı imge ve sembolleri kendi sanatında kullandığı için acaba kendisi de propaganda mı yapıyor diye tereddütte bırakıyor bizleri. 

Sedef: Sınırda bir konu. 

Selen: Evet. 

Bir Görselleştirme Hikâyesi

Sedef: Toplumda olup bitenleri anlatıyor, toplumu oluşturan bireylerin anlayacağı şekilde bunu yapmak istiyor. Acaba halkla dilediği ölçüde etkileşimde bulunabilmiş midir? Örneğin döneminde bir işçi “İşçilerin Duygu Durumu” işine baktığında ne hissetmiştir?

KP Brehmer, Bir İşçinin Ruhu ve Duyguları, Whitechapel Versiyonu , 1978-1980. Tuval üzerine akrilik boya. 2 parça, her biri 111 x 604 cm. Arter Koleksiyonu. Fotoğraf: flufoto.

Selen: KP Brehmer’in işleri yüzeyle, imgeyle, görünümle ilişkili işler. 

Platoncu bir anlayışla, simulakralarla, yani hakikatten bizleri uzaklaştıran, yanılsamaya ve körlüğe sebep olan şeylerle uğraşıyor, bu mekanizmayı sanatıyla görselleştirerek ifşa ediyor. Gündelik hayatlarımızı şekillendiren şeyleri sanata dahil ediyor ve onlara sanat aracılığı ile farklı bir ışık tutuyor. Gerçekten de bu bir “görselleştirme” hikâyesi. 

Brehmer’in eserleri çoğunlukla iki boyutlu resim ve baskılar, üç boyutlu nesne ve yerleştirmeler; bununla beraber, sayıları az da olsa katılıma dayalı, “performatif” diyebileceğimiz eserleri de mevcut. Bu eserler, seyirciye daha aktif bir rol veren 1960’ların ve 70’lerin sanatının birer göstergesi aynı zamanda.

Sanat ve Sokak İlişkisi

Sanatı sokağa taşımak, sokaktan beslenmek, sonra sanat kurumuna geri dönmek, sanat alanın içinde ve dışında olanlar arasında temas kurmak, bunlar Brehmer’in yakından ilgilendiği meseleler ve uyguladığı yöntemlerdi. Müze ve galeri gibi farklı sanat kurumlarına mesafeli yaklaşmasına rağmen onların içine sanatıyla girerek mevcut sistemleri eleştiriyor, sokakta gördüğünü içeriye taşıyor, “içeri” ve “dışarısı” arasında bir bağ kuruyor. 

Kitlelerin Sanata Erişimi için Stratejiler

Kitlelerin sanata erişimini sağlamak, sanatını sadece koleksiyoner, sanat profesyonelleri ya da sanatsever kitleleriyle sınırlamamak ve erişimi kullandığı imgeler kadar geniş tutabilmek için farklı stratejiler uyguladı. Bunların ilki, sergide fark etmişsinizdir, baskının sağladığı tekrar ve seri üretim. Brehmer kullandığı motifleri de farklı bağlamlarda tekrar ediyor, örneğin Svastika sembolünü ve göz motifini. Bununla birlikte çoğu eserini üç farklı kitleye hitap edebilecek şekilde üretiyor: İlki müze gibi kurumlar için biricik eserler, boya veya çok özgün baskılar. İkincisi koleksiyoner kitlesi için sınırlı edisyonlu eserler. Üçüncüsüyse halkın ucuza alabileceği kartpostal veya poster formatında ucuz baskılar. 

Sedef: İyi strateji. KP Brehmer’le yeni tanıştım, son soru, siz kendisiyle tanıştığınıza en çok neden memnun oldunuz? 

Selen: KP Brehmer’in sanatını, Arter Koleksiyonu’ndaki eserlerini keşfedene kadar bilmiyordum. İlk bakışta şahsen ilgilendiğim konu ve dokulardan uzak olduklarını düşündüm. Başka bir deyişle, ilk bakışta âşık olmadım ama ilgimi çekti. Bu sergiyle beraber bana çok değerli bir imkan verildi: Bir sanatçının yapıtına dalabilmek ve çok katmanlı eserlerini yavaşça teker teker keşfetmek.

Brehmer’in sanatının görsel boyutu güçlü olduğundan hemen kavranabiliyor, akıl süzgecinden geçirmeden de ilgi çekiyor, gözü alıyor. Ancak istersek eğer biraz daha derine inebilmemize de imkân veriyor.

Brehmer’in kullandığı imge, motif ve temaların aralarında nasıl bağlandığını ve günümüzle nasıl ilişkilenebildiğini görmek benim için çok ilginçti mesela. Gündelik yaşamımıza giren logolar ve istatistikler, günümüzün reklam dünyasında hâkim olan renkler ve görsel dil, her yerde KP Brehmer eseri görmeye başladım.

Renk Meselesi

Renk çok alaylı bir şekilde ilgilendiğim bir konuydu – renk ve duygu ilişkisi. Bir yandan elle tutulamaz ve öznel bir ilişki, öte yandan kavramsal ve tarihsel bir ilişkilendirme söz konusu. Bu sergi, rengi mesele etmemi, siyasi ve toplumsal açılımlarını düşünmemi sağladı. Brehmer’in renk meselesini üzerinden, düşünce tarihi, gelmiş geçmiş arzu politikaları ve kendi sanatı arasında nasıl ilişkiler kurduğunu daha yakından deneyimleme fırsatım oldu. Ve aslında çok daha basit bir şekilde, bizim dolmuşlar neden sarı ya da doğaya neden yeşil rengini atfediyoruz sorusunu sorar oldum. 

Sedef: “İdeal Manzara” işindeki gibi. Çok teşekkür ederim.

KP Brehmer, İdeal Manzara (Meditasyon Üçgeni), 1968. Milimetrik kâğıt üzerine renkli kâğıt üzerine plastik folyo, 29,7 x 42 cm. KP Brehmer Koleksiyonu ve Vakfı, Berlin. Fotoğraf: Roman März

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bu Başlıkta Daha Fazla - Söyleşi

Fikirlerinizi paylaşın