Çağdaş Türkçe şiirin önemli temsilcilerinden, şair ve yazar Haydar Ergülen, ev hakkındaki soruşturmama katıldı. Kendisinin izniyle “İki Uzun Şiir”inden ilkini de buraya bırakıyorum:
İT
Köpeğin içinde bir ev havlıyor
kapısını açan yok!
Kapak Fotoğrafı: Mahmut Turgut
1. Almancada bu kelimeler arasında bir ilişki var: Heim (Ev), Heimat (Yurt) – Geheim (Sır) – Unheimlich (Heimlich: Gizli – Unheimlich: Tekinsiz). Onlar arasında siz nasıl bir ilişki kuruyorsunuz?
Hep andığım bir dizesi var Sami Baydar’ın, “evin içi tuzaklarla doludur”. Sanki Sami, Almanca sözcüklere bakarak kurmuş bu dizeyi.
Evin hem yurt hem sır hem de gizli olma hâli, ve tekinsiz oluşun karanlığı. Ev budur.
Füruğ’un kısa filmi gibidir öte yandan, “Ev Karanlıktır”. Hastanın, şairin, gidenin hep “eve dönme”sinin, isteğinin gerisinde evin bu imgesi vardır.
2. Gaston Bachelard, Mekanın Poetikası’nda evi insan ruhunu analiz etmek için kullanır. Çünkü “Ruhumuz bir konuttur. Ve ‘evleri’, ‘odaları’ hatırlayarak kendi içimizde “konaklamayı” öğreniriz.” Ev ve beden arasındaki bu analoji size neler düşündürüyor? Ya da sizin için evin nasıl imgesel bir genişliği var?
Şiirden, çocukluktan, anneden, kardeşlikten, aşktan ve Nar’dan başlayarak “ev”e bağlıyım. Değişen evlere.
Bu ev bazen şiirimin de, çocukluğumun da anayurdu olan Eskişehir’dir, bazen gençliğimin “büyük ev”i Ankara’dır, bazen de ruhumun oralarda bir yuva çatacağını hissettiğim Granada, Saraybosna, Napoli gibi sonunda kavuştuğum “eski ev”lerdir.
3. Göçmen krizi ve şimdi küresel bir salgın sonrasında yuva, yer, yurt kavramları nasıl değişti, değişiyor?
Dünya daha dar olacak! Dar, Arapça “yurt” demek, ama virüsün ve sonraki salgınların göçmenlere, mültecilere, yoksullara, Batılı olmayanlara dünyayı dar edeceğini düşünüyorum.
Sınıf çelişkisi kılık, biçim, isim değiştirerek ve daha keskinleşip vahşileşerek sürüyor, en acı biçiminin de evdekiler ve evsizler, göçmenler arasında olacağı kanısındayım ne yazık ki!
EK.1: Şair evini şiirde inşa eder mi?
Behçet Necatigil’e bakarak, şairin evini şiirde inşa ettiğini söyleyebiliriz.
O, Kabataş Lisesi’nde Almanca öğretirken de, elinde filesiyle Beşiktaş Pazarı’ndan çıkarken de, Çarşı içindeki meyhaneye uğrayıp iki tek atarken de, neden söylememeli, evini bir kaplumbağa gibi sırtında gezdiren adamdır.
Evin dışındayken de evdedir çünkü evi şiirdedir.
EK.2: “Şiir sokakta” akımını kısaca anlatıp neden desteklediğinizi açıklar mısınız?
“Şiir Sokakta” Gezi direnişiyle çıktı. Gezi’yle çıkan ve onun yol açtığı her şeyi seviyor ve destekliyorum.
Seçkinci değilim. Şiir Türkiye’de her zaman popüler bir şeydir, çok okunmamakla birlikte! Herkesin meşrebince sevdiği şairler vardır. Şiir Sokakta bir hareket olmadı, ama bir duygu olarak sürüyor ve şiirin her yerde okunmasını, paylaşılmasını sağlıyor.
EK.3: Karantina dönemini üç yazar ya da şairle bir evde geçirecek olsanız kimlerle olmak isterdiniz? (Çağdaş ya da geçmişten olabilir.) Neden?
Federico García Lorca, Roberto Bolaño, Sait Faik… Şen, şaşırtıcı ve su gibi yazan üç isim.