Berlin’de yaşayan multimedya sanatçısı Marie von Heyl içinden geçtiğimiz dönemle ilgili üç sorumu yanıtladı.
Nasıl etkİlendİn?
Birçok meslektaşım gibi beni ayrı yönlere çeken iki güç deneyimliyorum. Bir yandan salgın yavaşlamaya, bütün planlanan etkinliklerin ertlenmesi ya da iptal edilmesiyle sanki uçuşun ortasında bir durmaya zorluyor. Aynı zamanda, küresel facianın korkunç gerçekliği safına geçmek için mücadele ediyorum, uzun süredir gizlenen bir fantezi gerçek oldu: Birdenbire o kadar çok zamanım var ki!
Çelişkili biçimde bu boşlukta yaratmak, üretmek, şu anda yaşadığımız duruma tepki vermeye yönelik bir baskı oluşturuyor.
Yaratıcı refleksle ilgili şüphelerim sürüyor, sanırım üretim koşulları değiştiğinde biçim, araç ve kelimelerimizi de yeniden düşünmemiz gerekiyor. Hiçbir şeyi aceleye getirmemeye çalışıyorum.
Ülkende ya da dünyada ne değİşecek?
Geçtiğimiz yıllar boyunca sanat dünyasının gerçekliğe ayak uydurmadığını hissetmekten kendimi alamıyordum.
Bana göre eski tip karbon yoğun sanat fuarları, bienaller ve uluslararası kültür turizminin modası zaten geçmişti; bunlar geçmişe aittiler, umutsuzca şimdiki zamandaki yerlerini korumaya çalışıyorlardı.
Salgın eski sistemin ölümcül son yumruğu gibi görünen bir gerçeklik şoku. Bence sanat dünyasın nasıl buna adapte olacağını söylemek için çok erken ama eskisi gibi devam edemeyeceğine eminim.
Neyİn değİşmesİnİ İsterdİn?
Şu anda gördüğümüz, sergileri dijital dünyaya aktarmak gibi var olan biçimleri basitleştirmeye yönelik girişimler, (kendi) promosyon haber döngüsünü devam ettirmeye çalışmaya benziyor ve içi bir şekilde boş. Ancak bunun kendisi iç görülü değil mi? Salgın altta yatan yapıları gün yüzüne çıkarıyor, normalde dikkatle gizlenen dikişler ortaya çıkıyor. Umarım bu karmaşadan yeni format ve anlaşmalar doğar. Ve ufak tefek şeylerin nasıl değişeceğini merak ediyorum, saç şekilleri, toplantı biçimleri, selamlaşma, moda. Kesinlikle etnolog gözlüklerini takmanın tam zamanı!