Takıntılarını filmler, film festivalleri ve Berlin oluşturan film eleştirmeni Tamara Khodova sorularımı Moskova’dan yanıtladı.
5 Film
Berlin’le ilgili o kadar çok harika film var ki!
Berlin’in özgür, sanatsal ve alışılmadık çağdaş imajının oluşmasına yardım eden Koş Lola;
Alexandre Desplat’ın bestelediği büyüleyici müziğiyle Wolfgang Becker’in nostaljik Elveda Lenin!;
Neukölln’deki miskinlerin boşlukla imtihanı, Simona Kostova’dan melankolik ve vurucu Otuz;
Bu sene Berlinale’de prömiyeri gerçekleşen Christian Petzold’un romantik Undine‘i…
Ama benim için tüm zamanların favorisi Jan-Ole Gerster’den Eyvah.
Birini Seçsen
Eyvah, Berlin sokaklarında ve hayatında amaçsızca dolaşan, herhangi bir motivasyon sahibi olmayan, üniversite terk Nico’nun hikâyesini anlatıyor. Tek ihtiyacı kendine bir kahve almak için birkaç Avro ancak bu basit görev bir gün dünya Nico’nun umursamaz yaşam tarzına karşı gitgide daha düşmanca davranmaya başlayınca imkânsız hâle gelir. Babası harçlığını keser, kız arkadaşı onu terk eder ve psikiyatristi duygusal olarak dengesiz olduğunda ısrarcıdır.
Şehrin Filmde Temsili
Gerster, kendi dünyasının rahatından vazgeçip hayata katılmaya zorlanan bir genç adamın gözleriyle şehri keşfeder. Bizi yıkık dökük barlara, duvarları grafitiyle kaplı kulüplere, sokak aralarındaki tekellere (Späti), Sovyet dönemi kule binalarına, eski tip apartmanlardaki torbacı ninelere, U-bahn trenlerindeki devriye gezen kabadayı tipli denetçilere, yeni günün gri sabah ışığında uykusuz parklara ve artık var olmayan ünlü duvar resimlerinden bazılarına götürür. Bu görüntüler öyle özel ve canlıdır ki kendinizi kaçınılmaz bir biçimde şehrin atmosferinde bulursunuz. Oh Boy Berlin ruhunun düpedüz özünü anlatıyor. Anlamsızlığını, durgunluğunu, biraz zamanda kaybolmuşluğunu öylesine bir yakınlıkla anlatıyor ki Berlin’e sil baştan âşık oluyorsunuz.
